Pazar, Aralık 13, 2009
Oy Trabizon, Trabizon
Oy Trabizon, Trabizon, dibi kalay, dibi kalaylı kezon, dibi kalaylı kezon.
Bayya zaman oldu, özledim bloğumu. Demin daha da Trabzon maçını izleyince aklımda ilginç durumlar belirdi. Bir kere bu sene şampiyon devre arasında bir forvet bir de Defans oyuncusu alırsa Trabzon olacak, transfer olmasa da en büyük aday. Trabzon hakikaten izlemekten en keyif aldığım takım. Tüm futbolcular büyük bir hırsla mücadele ediyor. Colman, Alanzinho, Gabric gibi teknik, Ceyhun, Selçuk gibi sağlam ve Cale, Onur Aysan, Serkan gibi tamamlayıcı adamlarla bu takım çok iyi yerlere gelebilir. Ama bu Umut ve Gökhan'ın hala bir türlü olamaması, Song'un acayiplikleri ve takımdaki çoğu oyuncuların tecrübesizlikleri, Trabzon'un her maçı kazanabilecekken ya kaybetmesine ya da zorla kazanmasına sebep oluyor. Yazık günah bu takıma. Çok ciddi söylüyorum, Bir forvet, bir defans geçen senenin CSKA'sını izleriz. Şenol Güneş'e güvenim sonsuz, bu takımı adam eder, rayına oturtur. İkinci yarısının 3. haftasından sonra gümbür gümbür 61.dakikalar izleyeceğiz, o net.
Bu da Fuat Saka'dan, Alaca Katu Mota.
Çarşamba, Ekim 14, 2009
Dünya Kupası
Dünya kupası treni kaçtı. Ermenistan'la bugün ne idüğü belirsiz siyasi tandanslı bir maç oynayacağız. Yüksek ihtimalle de ya yeniliriz ya da berabere kalırız. Amacımız olmayan hiçbir maçı yendiğimizi hatırlamıyorum, hazırlık maçları buna en iyi örnek. Bu kısmı geçiyorum...
Benim derdim Dünya Kupası'nda bir taraf olmak. İşi resmiyete dökmüş adaylar bunlar:
Danimarka, İsviçre, Slovakya, Almanya, İspanya, İngiltere, Sırbistan, İtalya, Hollanda, Avusturalya, Japonya, G. Kore, Brezilya, Paraguay, Şili, (Arjantin, Ekvator, Uruguay'dan biri), Amerika, Meksika, Kosta Rika ve bir kaç Afrika Ülkesi. Bunlar kesinleşmiş gibi olanlar.
Şimdi tabii en sevdiğim ligin İtalya olması, İtalya'ya karşı bir sempatizm yaratıyor ama İngiltere'yi son Dünya Kupası'nda izleyememiş olmam olayı biraz ilginçleştiriyor. Bir yandan Hollanda da her zamanki gibi sevecen bir takım. Diğerleri ise en azından bana göre fasafiso. Brezilya'da Elano ve Dos Santos'un bazen ilk 11 çıkmaları bile Brezilya'dan soğumaya yeter. İspanya son Avrupa Şampiyonu, o da keyif vermez. Arjantin'in ise bugün oynanacak maçla Dünya Kupasına gidip gitmeyeceği belli olacak ama bu sene izlediğim Arjantin maçlarının tadı tuzu yok. (Bu arada Uruguay maçı 01.00'de NTV ve NTVspor'da yayınlanacak.) Almanya bizi Final'den etti, acımız daha çok taze. Asya ve Afrika futbolu bize ters.
Sonuç olarak İlk iki adayım İtalya ve İngiltere.
İtalya daha gençleşemedi, mesela bir Giovinco yok kadroda. Buffon, Gilardino, Camoranesi, Gattuso, Pirlo, Di Natale, Zambrotta, Santon, De Rossi, Rossi, Chiellini, Iaquinta gibi isimlere sahip. İngiltere'de ise Steven Gerard, Lampard, Rooney, Terry, Ferdinand, Carrick, Ashly Cole, Gareth Barry, Aaron Lenon, vs. var. Aslında baktığındaİngiltere'nin bariz üstünlüğü varmış gibi gözüküyor fakat liste aşağıya doğru uzadığında durum değişiyor. İtalya'nın yedek kulübesi'nin İngiltere'ninkinden daha iyi olduğunu çok rahat söyleyebilirim.
İlginç bir not daha düşeyim. Transfermarkt'a göre oyuncu fiyatları toplamları;
Spain 469.475.000 £
England 373.978.000 £
France 323.515.000 £
Italy 302.600.000 £
Portugal 266.688.500 £
Germany 240.522.500 £
Netherlands 208.972.000 £
Russia 177.154.500 £
Serbia 149.965.000 £
Turkey 115.922.500 £
Sweden 112.140.000 £
Czech Republic 103.774.000 £
Ukraine 93.272.000 £
Romania 93.227.500 £
.
.
Denmark 83.393.000 £
Greece 77.697.000 £
Switzerland 77.608.000 £
.
Bosnien-Herzegowina 72.357.000 £
.
.
Slovakia 65.014.500 £
Tabi bu rakamlara ne derece itimat edilir ve bu rakamlara göre yorum yapmak ne derece doğru olur bilemem ama yine de böyle bir durumda Avrupa 3.sü olmak nasıl büyük bir başarıysa Dünya Kupası'na gidememek de öyle büyük bir başarısızlık.
Bu arada Fatih Terim'e de bize kattığı her şey için teşekkür etmek lazım. Kim ne derse desin bugün Dünya Kupası'na gidemediğimize çok fazla tepki gösteriyorsak bu tepkiyi göstermemizde, büyük hayaller kurabilmemizde Fatih Terim'in katkısı büyüktür.
Benim derdim Dünya Kupası'nda bir taraf olmak. İşi resmiyete dökmüş adaylar bunlar:
Danimarka, İsviçre, Slovakya, Almanya, İspanya, İngiltere, Sırbistan, İtalya, Hollanda, Avusturalya, Japonya, G. Kore, Brezilya, Paraguay, Şili, (Arjantin, Ekvator, Uruguay'dan biri), Amerika, Meksika, Kosta Rika ve bir kaç Afrika Ülkesi. Bunlar kesinleşmiş gibi olanlar.
Şimdi tabii en sevdiğim ligin İtalya olması, İtalya'ya karşı bir sempatizm yaratıyor ama İngiltere'yi son Dünya Kupası'nda izleyememiş olmam olayı biraz ilginçleştiriyor. Bir yandan Hollanda da her zamanki gibi sevecen bir takım. Diğerleri ise en azından bana göre fasafiso. Brezilya'da Elano ve Dos Santos'un bazen ilk 11 çıkmaları bile Brezilya'dan soğumaya yeter. İspanya son Avrupa Şampiyonu, o da keyif vermez. Arjantin'in ise bugün oynanacak maçla Dünya Kupasına gidip gitmeyeceği belli olacak ama bu sene izlediğim Arjantin maçlarının tadı tuzu yok. (Bu arada Uruguay maçı 01.00'de NTV ve NTVspor'da yayınlanacak.) Almanya bizi Final'den etti, acımız daha çok taze. Asya ve Afrika futbolu bize ters.
Sonuç olarak İlk iki adayım İtalya ve İngiltere.
İtalya daha gençleşemedi, mesela bir Giovinco yok kadroda. Buffon, Gilardino, Camoranesi, Gattuso, Pirlo, Di Natale, Zambrotta, Santon, De Rossi, Rossi, Chiellini, Iaquinta gibi isimlere sahip. İngiltere'de ise Steven Gerard, Lampard, Rooney, Terry, Ferdinand, Carrick, Ashly Cole, Gareth Barry, Aaron Lenon, vs. var. Aslında baktığındaİngiltere'nin bariz üstünlüğü varmış gibi gözüküyor fakat liste aşağıya doğru uzadığında durum değişiyor. İtalya'nın yedek kulübesi'nin İngiltere'ninkinden daha iyi olduğunu çok rahat söyleyebilirim.
İlginç bir not daha düşeyim. Transfermarkt'a göre oyuncu fiyatları toplamları;
Spain 469.475.000 £
England 373.978.000 £
France 323.515.000 £
Italy 302.600.000 £
Portugal 266.688.500 £
Germany 240.522.500 £
Netherlands 208.972.000 £
Russia 177.154.500 £
Serbia 149.965.000 £
Turkey 115.922.500 £
Sweden 112.140.000 £
Czech Republic 103.774.000 £
Ukraine 93.272.000 £
Romania 93.227.500 £
.
.
Denmark 83.393.000 £
Greece 77.697.000 £
Switzerland 77.608.000 £
.
Bosnien-Herzegowina 72.357.000 £
.
.
Slovakia 65.014.500 £
Tabi bu rakamlara ne derece itimat edilir ve bu rakamlara göre yorum yapmak ne derece doğru olur bilemem ama yine de böyle bir durumda Avrupa 3.sü olmak nasıl büyük bir başarıysa Dünya Kupası'na gidememek de öyle büyük bir başarısızlık.
Bu arada Fatih Terim'e de bize kattığı her şey için teşekkür etmek lazım. Kim ne derse desin bugün Dünya Kupası'na gidemediğimize çok fazla tepki gösteriyorsak bu tepkiyi göstermemizde, büyük hayaller kurabilmemizde Fatih Terim'in katkısı büyüktür.
Pazar, Ekim 04, 2009
Inter vs Udinese (2- 1)
Bu maçı izlemek çok istiyordum ama paralı parasız, hiçbir kanal vermedi. Udinese, Italya liginin en dirençli takımlarından biri. Bu yüzden büyük takımlarla olan maçları çok keyifli geçiyor. Geçen sene Udinese'nin sahasında oynanan Inter- Udinese maçını hatırlıyorum. Udinese oyunu domine eden ve Inter'e hiçbir gol pozisyonu vermeyen taraftı. Ibrahimovic'in tamamen kişisel becerileriyle yarattığı pozisyonla Viera golü bulmuştu. Bu maçta da Sneijder +3'te bulmuş golü. Keşke izleyebilseydim diye hayıflanıyorum. NTVspor'da maç seçimleri nasıl işliyor bilemiyorum ama eğer Barcelona- Almeria maçını bu maça tercih etmişlerse üzülürüm. Almeria'nın şuursuz defans yapısıyla meşhur olduğunu bilmeyen yoktur. Böyle bir maç neden Inter- Udinese'ye tercih edilir, aklım almaz.
Lens vs Lyon (0- 2)
Dünkü maçta sahanın hakimi kuşkusuz taraftarının da desteğiyle Lens'dı. Lyon kontra atak futbolu oynamak zorunda kaldı. Lyon yetenekli futbolculara sahip olduğu için belki bu maçı aldı ama bundan sonraki haftalarda Lens'ın kendi sahasında oynadığı maçlara daha çok dikkat etmek gerekiyor. Lens'in orta saha oyuncusu Demont'un bir penaltı kaçırdığını da soyleyip Lens'in kolay kolay kendi sahasında yenilmeyecek bir görüntü çizdiğini belirteyim. Orta sıra takımlarıyla mücadele ederken Lens iyi oranlar sağlayabilir bize.
Lyon bu galibiyetle Bordeaux'nun St Etienne'e 3-1 kaybetmesiyle Ligue 1'de yenilgisiz olarak liderliğe yükseldi.
Cumartesi, Ekim 03, 2009
Galatasaray vs Strum Graz
Strum Graz bizi çok iyi çalışmış. Bu kadar ağır bir takım olup da hatırı sayılır 3 gol pozisyonu bulmaları iyi çalışmış olmalarının sonucu. Biz de aynı şekilde bir tanesi şansızlık eseri kaçırdığımız bir tanesi de Sabrinin mentalizmaniasına kurban ettiğimiz iki gol kaçırdık. Sabri'ye değil kızgınlığım yanlış anlaşılmasın ama Sabri'nin yerinde orada kim olsa ortaya doğru çıkarsam daha iyi olur diye düşünebilirdi. Gerçi Sabri de haklı ne yapıyorsam yaranımıyorum psikolojisiyle oynadığı için gol atabileceği pozisyonları değerlendirmek istiyor da olabilir.
Ayhan ilerisi için hepimizi umutlandırdı. Mehmet Topal'ınsa sakatlıktan sonra hala eski formuna donememesi can sıkıcı olmaya başladı. Ve Elano, dakika 70 oyuncu değişikliği yapılıyor, Elano o kadar kabullenmiş ki çıkmayı, o kadar biliyor ki kendisinin sahada ne kadar faydasız olduğunu kenara doğru koşmaya başlıyor. Maç içinde de bir katkısını görmedim. Üretemeyen ve koşamayan bir Elano yerine, üretemeyen ve koşan bir Barış bile daha mantıklı olabilirdi. Az kaldı, çok yakında Elano ile Lincoln arasında öyle dağlar kadar fark olmadığı net bir şekilde anlaşılacak.
Cuma, Ekim 02, 2009
02.10.2009- 04.10.2009 Haftası Iddaa Yorumları
Italya Ligi:
Bari- Catania : 1x
Inter- Udinese : Tahminim yok, Inter zorlanabilir.
Atalanta- Milan : Alt
Bologna- Genoa: Tahminim yok, Genoa zorlanabilir.
Cagliari- Chievo: X
Fiorentina- Lazio: Tahminim yok, Fiorentina zorlanabilir.
Roma- Napoli: 1
Sampdoria- Parma: 1
Siena- Livorno: İlginç
Palermo- Juventus: 2
İngiltere Ligi:
Bolton- Tottenham: 2
Burnly- Birmingham : İlginç
Hull- Wigan: 1
Wolves- Portsmouth: İlginç
Manu- Sunderland : 1; oran düşük, oynanmaz.
Arsenal- Blackburn: Tahminim yok, Arsenal zorlanabilir.
Everton- Stoke: x2
West Ham- Fulham: İlginç
Chelsea- Liverpool: Tahminim yok ama Liverpool sanki daha yakın.
Aston Villa- Manchester City: 2, City'nin eksikleri var riskli olacak ama zirveden kopmak istemiyorlarsa mutlak kazanmalılar.
İspanya ligi çok ilginç bu hafta oraya hiç dokunmuyorum. Bundesliga'da ise geçtiğimiz haftalarda çok garip sonuçlar alındı. Sadece bu hafta maçlarından Bochum- Wolfsburg: 2 maçını önerebiliyorum.
Kırmızı olanlar önerdiğim maçlar, kırmızıları oynadığınızda eldeki oran: 25
Çarşamba, Eylül 30, 2009
CSKA vs BJK
Bjk kusursuz düşüşünü bugünkü maçla devam ettirdi. Dikkatimi çeken husus futbolcuların sanki üzerlerinde bir ağırlık varmış gibi oynamaları ve maça konsantre olamamaları. Dolayısıyla organize futbol adına hiçbir şey yoktu sahada. Rüştü'nün de bireysel hatasının katkısıyla 2-1 yenik ayrıldı sahadan.
Aslında Beşiktaş kadro itibariyle kötü bir takım değil. Sivok, Ferrari göbekte, İsmail ve İbrahim kanatta defans 4'lüsü olarak bence iyiler ama kuşkusuz kademe algısı gelişmiş bir DM oyuncusunun eksikliğini hissediyorlar. Ne Fink ne de Ernst bu işi kotarabilecek gibi gözükmüyor. Pozisyon verilmesinin önemli sebeplerinden biri de bu. Bir de Yusuf, hiç olmazsa Avrupa Ligi'nde yedek klübesine daha çok yakışır gibime geliyor. Tello'nun sahada fantom takılması, Nihat'ın kötü oynamamasına rağmen hala üretememesi ve hadi hava koşullarını da ekleyelim Beşiktaş'ın kaybetmesine neden oldu.
Beşiktaş daha kötü bir duruma düşümez. Mustafa Denizli gitsin başka biri gelsin, daha iyi yönetir demiyorum ama takımın silkelenebilmesi için bir kan değişikliğine ihtiyacı var . Başka türlü olamayacak bu iş gibi.
Cumartesi, Eylül 26, 2009
Juventus - Genoa
Hernan Crespo, Genoa'nın 2. golü.
Perşembe günü şirketten çıkmadan bir minoset aldım. Almaz olaydım. Eve geldim, üzerimde bir ağırlık var böyle sanki yattım, yatacağım. Dedim iki bölüm Demages izleyim sonra da maçın karşısına otururum. Öyle de oldu iki bölüm Demages izleyip maçın karşısına oturdum. İlk yarıyı zor bela bitirdim. Amauri ve Iaqinta'nın birbirinden pek bir farklılıkları olmadığını her juventus maçı sonrası farkettiğim gibi yine farkettim. İkisi de çok güçlü, uzun ve kafa vuruşları yapabilen futbolcular. Juventus belki de İtalya Ligi'nin en çevik forvet oyuncularına sahip. Gerçi kendi aralarında pek anlaşamıyorlar. Iaquinta iki sene önce Udinese'den geldi, Amauri ise geçen sene Palermo'dan. Geçen sene bu ikili pek yanyana oynamadı. Birbirlerine tam olarak alışamamaları normal ama neredeyse tamamen aynı tip iki oyuncunun yanyana oynaması ne kadar doğru olur ki?
Maça dönersek Gasperini beni biraz şaşırttı. Elinde Palladino ve Palacio gibi oyuncuları varken sonradan bile oyuna dahil etmedi. Maç 1- 1 gidiyorken Hernan Crespo, Papastathopoulos ve Kharja oyuna dahil oldu. Tam da gözülerim düştü düşerken Hernan Crespo'nun mükemmel kafa golünü gördüm. Belki bir vay be! demişimdir. Ama golün tekrarı maçla ilgili son hatırladığım sahneydi, hemen ardından uyuyakalmışım. Normal olarak 82'de oyuna giren Trezeguet'in 85'teki golünü izleyemedim. Maç 2- 2 bitti. Juventus çok da bir şey kaybetmiş olmadı böylelikle. Geçen senenin zirvenin hemen altı takımlarından biriyle deplasmanda berabere kalmak Italya gibi bir ligde gayet başarı sayılabilecek bir netice.
Bu sezon kuşkusuz Inter ve Juventus ligi surklasse edecekler. Juventus mu Inter mi şampiyon olur? Inter daha yakın ama Juventus'un özlemi daha büyük. Inter son 4 senedir şampiyon oluyor. Bence bu sene yoğunluklarını Şampiyonlar Ligi'ne verirler artık ya da artık bence vermemeliler. Juventus ise en son 2003'te ulaştığı şampiyonluğa tekrar ulaşmak istiyor. Inter kadar iyi olmasın, Iyi de bir kadro kurdular. Felipe Melo ve Diego gibi iki oyuncuyu da kadrolarına kattılar. Şampiyonluk pek de uzak sayılmaz. Tek merak edilen güçleri Inter'e yetecek mi yetmeyecek mi?
Gözler şimdiden 15. haftada oynanacak Juventus- Inter maçında.
Perşembe, Eylül 24, 2009
Internazionale & Eto'o
Artık şu konuda hem fikiriz herhalde. Eto'o'nun takım oyununa katkısı, Zlatan'dan daha ileri seviyede. Dolayısıyla takım oyununu geçen sene bir türlü oynayamayan Inter için Zlatan'ın yerine Eto'o'nun gelmesi büyük bir artı. Dün de gol attı Eto'o, geçen haftaki Parma maçında tamamen kişisel çabalarıyla sert savunma yapan ve şuursuz kapanan Parma'ya karşı da ilk golü o atmıştı. Galiba Eto'o'yu ve Inter'i bu sene bir hayli konuşacağız. Yeni transferler çok iyi işler yapıyorlar. Ben juventus maçını bekliyorum. Bu ligin kırılma noktası o maç olacak. Juventus'u çok izleme fırsatım olmadı ama geçen sene Serie A'da en çok beğendiğim takımdı. Bu sene de Felipe Melo ve Diego geldi. Lafı gelmişken bugün Juventus- Genoa maçı var. Çok keyifli olabilir bu maç. İzleyeceğiz..
Çarşamba, Eylül 23, 2009
Olmayınca Olmuyor
PSG yine Lyon'u geçemedi. Geçtiğimiz haftasonu Lyon karşısında kendi sahasında 50- 60 dakika boyunca çok baskılı oynamasına rağmen Lyon'un golünü 86. dakikada maçın ikinci yarısında oyuna giren, sezon başında 12 milyon euro'ya St. Etienne'den Lyon'a transfer olan Gomis attı. Ama maç her şekilde PSG'nin hakkkıydı ama işte olmayınca olmuyor:)
Perşembe, Eylül 17, 2009
Fenerbahce v Twente
Bryan Ruiz(FC Twente Enschede)
Fenerbahçe lige 5'de 5 yaparak başlarken Twente 6 maçın 4'ünden galibiyetle 2'sinden de beraberlikle ayrıldı. Bu iki beraberlikten biri Feyenord deplasmanından çıkarken diğeri kendi sahasında oynadığı PSV karşılaşması. Yani üstünkörü iki takımın da formda olduğunu söyleyebiliriz. Bu sene Şampiyonlar Ligi elemelerinde şansız bir şekilde Sporting Lizbon'a elenen Twente kadrosunu geçen sene Gent'te 12 gol 13 asistle oynayan Bryan Ruiz ile güçlendirirken Eljero Elia'yı Hamburg'a, Edson Braafheid'ı da Bayern Munich'e yolladı. Bu arada Elia için burda bir not düşmek lazım. Hamburg'da çok güzel işler yapıyor. Bu sene olmasa da seneye bu oyuncudan çok bahsedebiliriz.
Twente'nin özellikle Avrupa Kupalarında deplasmanda iyi oynadığını söyleyemiyorum ama kendi sahalarında bu takımı yenmek gerçekten zor. Burada alınan olası bir beraberliğin telafisini Twente deplasmanında arayamayacağız. Ama grubun genel görünümüne baktığımızda muhtemelen ilk ikiyi oluşturacak iki takımın maçını izleyeceğiz bugün.
Daum umarım bugün Mehmet Topuz tercihini kullanır ve artık yavaş yavaş Özer'i Alex'in yerine hazırlaması gerektiğini düşünmeye başlamıştır. Zira Alex 90 dakikayı kotarabilecek bir futbolcu değil. Türkiye Ligi'nde pek farkedilmeyen bu durum Avrupa'da mutlaka sorun yaratacak. Bu arada Wederson'a da bir çözüm bulma vakti yaklaşıyor. Tüm iyi niyetine rağmen özellikle sakatlık döneminden sonra Wederson çok verimli olamıyor.
Panathinaikos v Galatasaray
Güzel maç olacak gibi. Pana'da Cisse Cezalı, Elano ile Gilberto Silva rakip olacaklar.
PANATHINAIKOS: Galinovic, Bjarsmyr, Vyntra ,Sarriegi, Darlas, Katsouranis ,Gilberto Silva, Simao, Ninis, Leto, Salpingidis
GALATASARAY: Leo Franco, Emre Güngör, Emre Aşık, Hakan Balta, Sabri, Mustafa Sarp, Mehmet Topal, Kewell, Keita, Arda, Baros
Ayhan'ın ofansa katkı yönünü dolduramıyor Mustafa Sarp ve Mehmet Topal. Özellikle Mehmet Topal'ın biraz daha ofansa yardımcı olması gerekiyor.
Galatasarayımız bugün Panathinaikos'u yener yarın da Milli Takım, Yunanistan'ı yenerse biraz fazla olmuş oluruz. Bu yüzden bu maç berabere bitsin yarın Milli Takım Yunanistan'ı yensin kabulumüzdür.
Çarşamba, Eylül 16, 2009
[maç sonrası] inter- barça
İlk yarı pek şaşırtıcı olmadı. Dengeli bir maç, iki taraf da ihtiyatlı bir futbol koydu ortaya. Sabri'den daha kötü orta açan bir futbolcu gördük: Muntari. Sabri'nin defans yönünü severiz biz, Muntari onu da yapadı bu gece. Eto'o çok istekliydi. Barça çok bir pozisyon üretemedi, Ibrahimoviç sahada çok gözükmedi. İkinci yarıda ise 70. dakikadan itibaren Inter fiziksel olarak çöktü; maçı hep kendi sahasında oynadı. Kontralarla gole gitmeye çalıştı ama başaramadı. Barcelona da gol atamayınca maç 0- 0 bitti. Çok keyifsiz bir maç değildi fakat Inter'den daha çok şey bekliyordum. Bu arada Ertem Şener bir hayli başarısızdı.
Şener'den aklımda kalanlar:
- Ben hakeme baktım o yardımcısına.
- Sıcak coğrafyayla soğuk coğrafyanın kusursuz karışımı.(Ibrahimoviç için)
- Sıcak coğrafyanın soğuk adamı.( Eto'o için)
- 3- 4 iyi futbolcunun bileşimi 1.68'lik futbolcu.(Messi)
- Alman hakem olay yerinde.
- Ordan iyi vurur! Ordan iyi vurur! Ama kötü vurdu.
- Arkasında iki barsalı var.
- Cesar'ın gözünde Messi bu şutla bir dev gibi göründü.
- Recep ağbi. (Reklam arasında)
- Orda bir güzelleme yapmak istedi Xavi ama olmadı.
- Forma aşkının son fedaisi. (Zanetti için)
- İnterin saha içerisindeki savunma avukatı. (Zanetti için)
inter- barca
Büyütmek için tıklayın.
İnter'in son Parma maçını, Milan maçının özetlerini, Barcelona'nın Getafe maçının ilk yarısını ve Shaktar Donetsk maçının tamamını izledim. İlk izlenimim Inter'in açık oynayan takımlara karşı net pozisyonlar üretebilmesi. Mesela kazanmak için sahaya çıkan Milan'a karşı üstünlük sağlamak İnter için hiç de zor olmadı fakat parma maçı için aynı şeyi söyleyemiyorum. 70 dakika yüklenen taraf İnter'di fakat pozisyon vermeyen taraf da Parma oldu. Kesinlikle çok net diyebileceğimiz bir pozisyon bulamadı Inter. Ancak 71'nci dakikada Eto'o'nun kişisel becerisiyle attığı golden sonra oyunun açılmasıyla inter bir çok pozisyona girebildi. Dolayısıyla İnter'in bu kadrosu açık oynayan takımlara karşı iş yapabilecek kapasitede. Barcelona'dan hiç aşağı kalır bir yanları yok. Sneijder takıma çok erken entegre oldu, Motta güzel işler yapıyor, Stankovic eski formunda olmamasına rağmen sırıtmaz. Lucio ile Samuel çok iyi anlaşıyorlar. Maicon kaldığı yerden devam ediyor.
Barcelona çok oturmuş bir takım olabilir ama ne Ibrahimovic'in Barcelona'nın collectif futboluna ayak uydurabildiğini ne de Eto'o'nun yerini doldurabildiğini düşünüyorum. Bugün bir çok şey daha da netleşecek. Inter'in ne ağır bir hezimete uğrayacağını ne de kaybedeceğini düşünüyorum. Kaldı ki galibiyet hiçbirimizi şaşırtmasın.
Bugün tarafım inter, bir de şu tshirtü alabilsem bir şekilde çok güzel olacak.
Bjk- Mufc
Salı, Eylül 01, 2009
L'instinct de mort & L'ennemi public n°1
Jacques Mesrine'in hayatını anlatan 2 bülümlük film serisi. Ben izledim, çok beğendim. Jacques Misrene ile ilgili ekşisozlukte şoyle bir entry var:
1936 fransa doğumlu jaques mesrine oldukça sıra dışı (kanundışı) bir hayat yaşamıştır. cezayir savaşçısı, banka soyguncusu, polis katili mesrine, en çok fransa ve kanada daki yüksek güvenlik cezaevlerinden kanlı firarları ile tanınmış ve o zamanlar bir nevi halk kahramanı statüsüne ulaşmıştır. sadece kendi adaletine göre hareket eden ve fransa hükümetine cezaevlerinde uygulamış oldukları psikolojik baskıdan dolayı (f tipi hücre sistemi, diğer mahkumlardan tamami izolasyon, ziyaretlerde bant kayıtları vs...) savaş açan mesrine, bu ülkede bir numaralı devlet düşmanı ilan edilmiştir. 1979 senesinde paris de onun yakalanması için kurulmuş özel tim’ler tarafından arabasında kırmızı ışıkta bekleyen mesrine, vücuduna isabet eden yirmi kurşun ile öldürülmüştür.
yazar:pseudo
Filmlerin imdb bilgileri: L'instinct de mort, L'ennemi public n°1.
Pazartesi, Ağustos 31, 2009
Tabata Transferi
Herkes gibi ben de çok buldum bu 8 milyon euro'luk bonservis ücretini fakat asıl sevinmemiz gereken farklı bir nokta var. Bu 8 milyon belki Beşiktaş'ın kasasından çıkıyor ama Gaziantep'in kasasına giriyor. Tıpkı Kayseri'nin kasasına giren 9 milyon euro ve Ankaraspor'un kasasına giren 5 milyon euro gibi. Biz değil miydik şimdiye kadar hep ligimiz kaliteli olsun diyen, Anadolu takımları da başarı elde etsin çekişmeli bir lig izleyelim diyen. Şimdi bu hezeyan da ne demek oluyor?
Kaliteden tamamen yoksun da olsa aslında geçen sene çekişmeli bir lig izledik. Son haftalarda Trabzon, Beşiktaş, Sivasspor'un liderliği kovaladığı, Bursa, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın 4.lüğü elde etmek istediği bir lig. Böyle bir lig yaşamamızın sebebi anadolu takımlarının iyi olması değil büyük takımların çok kötü futbol sergilemesiydi. zaten yıllardır Anadolu takımları bir türlü istenilen seviyeye gelemiyor. Çok uzun bir süre de gelemeyecek çünkü yeterince gelir kaynakları yok. Taraftarlardan bir gelir kaynağı elde edemeyince ancak futbolcu ticaretiyle bir kaynak elde edebilme durumunda kalıyorlar. Bu yüzden Tabata 8 Milyon'a gidince Beşiktaş çok para verdiden ziyade Gaziantep iyi iş çıkardı kısmı bence çok daha önemli. Ligimiz güzelleşsin tek dileğim bu. Bir Genoa'mız olsun fena mı olur. Deplasmanda Barcelona'nın bile zor bela yenebildiği bir Almeira'mız olsun, ne bileyim bir Roma'mız olsun her zaman büyük hiçbir zaman en büyük olamayan. Bir Sevilla'mız, Valencia'mız ya da Atletico Madrid'imiz olsun. Yani olsun da ne olursa olsun. Çok büyük hayaller bunlar belki ama en azından bir Fransa Ligi kalitesine erişebiliriz. O kadar da hayal değil.
Tabata'ya başarılar, çok başarılı olacağına eminim.
Not: Trabzon da durumlar fena, istifa bekliyorum bu hafta içi.
Pazar, Ağustos 30, 2009
2009, 30.08 İddaa
Dünkü maçlardan sonra gördük ki ilk haftalarda iddaa oynuyorsak şansa oynuyoruz iddaa'yı. Hele handikap olayı tam bir ters köşe.. Bir daha handikap olayına girmem. Shalke'ye de güvenmem:). O yüzden dolduracağım kuponu keyfine dolduruyorum.
Neyse ben bugün TSL ağırlıklı bir kupon yapacağım. Gençlerbirliği'nin 2 oranı ve Diyarbarkır'ın 5'lik oranı beni çok cezbediyor. Yanına PSG, Toulouse, City ve Juventus'u da koyduk mu şık bir oran çıkıyor. Kuponum şöyle:
Neyse ben bugün TSL ağırlıklı bir kupon yapacağım. Gençlerbirliği'nin 2 oranı ve Diyarbarkır'ın 5'lik oranı beni çok cezbediyor. Yanına PSG, Toulouse, City ve Juventus'u da koyduk mu şık bir oran çıkıyor. Kuponum şöyle:
Cumartesi, Ağustos 29, 2009
İddaa'da bugün
Bugün nasıl söylenir banko denilecek bir sürü maç var. Düşük oranlar ama TRT 3, NTVSpor ve Kanal A sayesinde taraf olabileceğimiz maçları oynama taraftarıyım.
Bundesliga:
Shalke- Freiburg; Shalke'nin ilk üç maçını izleyen herkes Shalke'nin bu maçı alacağına garanti gözüyle bakıyordur. Handikapli olarak Shalke'ye oynamak mantıklı geliyor. 1.45 hiç de kotu bir oran değil. Aynı şekilde Leverkusen- Bochum maçı da handikapli olarak 1.55. Frankfurt- Dortmund maçı ise biraz karışık Dortmund çok da iyi gitmiyor. Fakat uzun bir süredir Frankfurt, Dortmund'u kendi evinde yenemiyor. Bence bu maça beraberlik denebilir.
Premier League:
Liverpool mutlak kazanmalı, oranı 1.30. Tottenham handikapli olarak 1.45, bence çok iyi bir oran. Manchester- Arsenal maçında kadrolar, futbolcuların durumları ne olursa olsun, Arsenal'e oynamak çok tehlikeli bir iş ama ben Arsenal'e oynayacağım.
Ligue 1:
Lyon, nancy karşısında handikapli olarak 1.50, müthiş bir oran.
La Liga:
Real Madrid, 1.05 veriyor, büyük kuponlara yazılabilir ama ben yazmazdım. Tenerife- Zaragoza'y beraberlik oynanabilir.
Sonuç olarak kuponum:
Bundesliga:
Shalke- Freiburg; Shalke'nin ilk üç maçını izleyen herkes Shalke'nin bu maçı alacağına garanti gözüyle bakıyordur. Handikapli olarak Shalke'ye oynamak mantıklı geliyor. 1.45 hiç de kotu bir oran değil. Aynı şekilde Leverkusen- Bochum maçı da handikapli olarak 1.55. Frankfurt- Dortmund maçı ise biraz karışık Dortmund çok da iyi gitmiyor. Fakat uzun bir süredir Frankfurt, Dortmund'u kendi evinde yenemiyor. Bence bu maça beraberlik denebilir.
Premier League:
Liverpool mutlak kazanmalı, oranı 1.30. Tottenham handikapli olarak 1.45, bence çok iyi bir oran. Manchester- Arsenal maçında kadrolar, futbolcuların durumları ne olursa olsun, Arsenal'e oynamak çok tehlikeli bir iş ama ben Arsenal'e oynayacağım.
Ligue 1:
Lyon, nancy karşısında handikapli olarak 1.50, müthiş bir oran.
La Liga:
Real Madrid, 1.05 veriyor, büyük kuponlara yazılabilir ama ben yazmazdım. Tenerife- Zaragoza'y beraberlik oynanabilir.
Sonuç olarak kuponum:
Cuma, Ağustos 28, 2009
Trabzon- Toulouse
Çarşamba, Ağustos 26, 2009
[Müzik Molası] Çok Sevdiğim İki Chanson
Aslında bu şarkıyı Renaud söyler ama Lara Fabian daha iyi söyler.
Léo Ferré - Avec le temps
Bu arada Léo Ferré'nin hayatı çok ilginçtir, imkanınız varsa bir ara araştırın derim.
Léo Ferré - Avec le temps
Bu arada Léo Ferré'nin hayatı çok ilginçtir, imkanınız varsa bir ara araştırın derim.
You're the Man
Tuncay Köln'e mi gidiyor?
Sneijder Inter Yolunda
Salı, Ağustos 25, 2009
Rafinha Juventus'a mı geliyor?
Pazartesi, Ağustos 24, 2009
İspanya Ligi Tüm Transferler
Gelenler (Kesin / Olasılık var) | Gidenler (Kesin/ Olasılık var) |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Fransız Eurosport sitesinden alıntıdır.
Perşembe, Ağustos 20, 2009
Avrupa Ligi
Alain Casanova
Fenerbahçe, Galatasaray'ı bir sebepten Sivasspor'u başka bir sebepten geçiyorum. Trabzon'a gelelim. Toulouse'un teknik direktörü Alain Casanova heyecanlı ve coşkulu Türk taraftarından çekiniyoruz demiş ve eklemiş "23 kişilik bir kadroyla geliyoruz, Avrupa Ligi'ni çok önemsiyoruz, iyi bir neticeye odaklandık". Aynı zamanda l'equipe gazetesinde Trabzon'un Sivas ve Beşiktaş'ın ardından 3. olduğu ama Fenerbahçe ve Galatasaray'ın üstünde olduğunu Trabzon için bir artı olarak sunmuş. İşte dışardan böyle gözüküyor. Yoksa Fenerbahçe ve Galatasaray dua etsinler 4. ve 5. sırada olduklarına. Neyse..
Güveniyorum sana Trabzon, üzme beni!
Transfer konuşmaları, kısa kısa
Fotoğraf farklı bir çalışma olmuş.
Herkes için en iyisi satılmam olacak galiba fakat Milan'da kalmak isterdim.
KAKA
Valencia'dan ayrılmamın takımım için daha iyi olacağını söylemiştim fakat şu an her şey değişti.
David Villa
Ronaldo'nun Real Madrid'e geçmesi futbol tarihinin en skandal transferi oldu.
Josep María Casanovas
Yüzyıl'ın transferi(Ronaldo için).
Marca(Real Madrid'le yakınlığı bilinen bir gazete)
Eto'yla sözleşmesini uzatmak için görüşme talebinde bulundum fakat o bize geri dönmedi.
Joan Laporta
Bobo, Saint Etienne mi?
Sport.fr'nin "Saint-Etienne trouve un attaquant" başlıklı haberinde Fransız takımının, Werder Bremen'nin fildişi sahilli futbolcusu Boubacar Sanogo ile ilgilendiğini yazmış. Ben bir olayını göremedim Sanogo'nun ama alırlarsa Bobo'yla ilgilenmeyi de keserler. Bobo galiba Beşiktaş'ta kaldı. Zaten satmaya da gerek yok. 5 milyona daha iyisini bu saatten sonra nerden alıyorsun.
Semih Gider mi?
"Wolfsburg, Lazio ve FK Moskova takımları ciddi bonservis bedeli ödemeye hazır" denilmiş. Ne kadar doğru olduğu belli olmaz . Varsa bile böyle bir teklif, gitmez ya da gönderilmez ama gitse iş yapar. Hatta Lazio'ya çok lazım böyle bir forvet. Topu hucum hattında ayaklarında tutma konusunda sorun yaşıyorlardı diye hatırlıyorum. Yok yok düşündüm de gitsin, Fener çürüttüğü Türk futbolcularla artık geriyor beni, gitsin kurtarsın kendisini, çok da başarılı olur.
Çarşamba, Ağustos 19, 2009
Yeni Bir Transfer Haberi, Salgado BlackBurn'de
Galacticos II'de ilk 11'de yer bulması zor olan 33 yaşındaki futbolcu, Tugay'ın eski takımı BlackBurn'e transfer oldu. www.rovers.co.uk'ye yapmış olduğu konuşma:
"I had a chance to come to Chelsea but I was lucky too because my team was Real Madrid. I love the club, I was there 10 years - it is a lifetime. I am proud of playing for them for so long.
Now I want to enjoy the next two years, playing in the Premier League. It is one of the best in the world. Not only that it is pure football - fantastic games and a fantastic atmosphere. This will be a good experience for me, my wife and children. I have joined a historic club."
Salı, Ağustos 18, 2009
Eto'o konuştu
"Ibra may have kissed his new shirt, but he'll be proving his worth on the pitch."
Adam haklı, o kadar yazılıp çizildi. Eto formasını öpmedi diye. Öper, öpmez bu kadar niye abartıldı anlaşılmaz mesele. Kaldı ki 3 kupanın sahibi bir takımdan gönderiliyorsunuz ve bu başarıda da çok büyük bir emeğiniz var. Adam üzülür.
Ronaldinho is our Usain Bolt says Berlusconi
Nereden Nereye
Bu hafta 3 maç izleme fırsatım oldu. Galatasaray- Denizlispor, Trabzonspor- Diyarbakırspor ve Fenerbahçe- Sivasspor. Açıkçası Türkiye Liginde bu kadar keyifli karşılaşmaları aynı hafta içinde izlediğimi hatırlamıyorum. Özellikle Fenerbahçe- Sivas mücadelesi tam evlere şenlik. Bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle bastıran Fenerbahçe, 7 oyuncuyla katı defans yapan Sivas, daha da önemlisi iki tarafın da puanı çok arzulaması; işte bunlar görmek istediğimiz hareketler. Hafta'nın maçının oynandığı Şükrü Saraçoğlu'na bir bakalım.
Denizlispor önünde Fenerbahçe geçen sene oynadığı futboldan pek farklı oynamamıştı. Denizli'nin de lige daha hazır olmamasından dolayı rahatça 3 puana uzandı. Tabii erken gelen golün de rehavete soktuğundan bahsedebiliriz. Bu hafta ise Fenerbahçe, gerçekten maça çok istekli başladı. Bunun en büyük sebebi Daum falan değil, tamam kondisyon açısından büyük artı sağlamış olabilir ama hepimiz dostuz şimdi kandırmayalım birbirimizi. Gerçek sebep oyuncu fazlalığı. Geçen sene Roberto Carlos'un yerine kim oyuna dahil olabilirdi? Wederson da sakattı büyük bir bölümde, hiç kimse peki ya bu sezon; Wederson da oynayabilir o bölgede Uğur Boral'da, Dos Santos da. Aynı şekilde Sol açıkta da 3 tane seçenek var. Selçuk'u düşünelim, geçen sene Deniz, Maldonado, Josico vardı. Bu sene Baroni, Mehmet Topuz, Özer Hurmacı. Transferleri siz de biliyorsunuz. Her mevkide bu durum varken Fenerbahçe futbolcularının maçı boşlaması gibi bir durumdan söz edilemez. Yalnız Galatasaray'da Fenerbahçe'de de doğacak bir sorun var. Bu kadar yıldız oyuncuyu nasıl tasnif edeceksin. Hadi Reijkard rotasyonu seven bir hoca ya Daum gibi 15 oyuncuyla sezonu kapamayı seven bir hocan varsa ne olacak? Artık Daum'un elinde çok koz var. İstediği gibi takımı oluşturabilir. Benim ideal 11'im de her zaman söylerim Alex'e yer yoktur. Savunma yapmayan bir futbolcunun takımda yer almaması gerekir. Ha ne olur 4-4-2 oynarsın Alex'i forvete koyarsın devam edersin, e ne gerek var. Koy Mehmet Topuz'u yine aynı oyununu oyna ve 10 kişi savunma da yap. Ya da takımın 2000'inin Galatasaray'ı olacak, tek futbolcu haricinde koşmayan futbolcun olmayacak. O zaman tamam. Ama böyle bir durum da yok. Selçuk daha çakılı oynuyor. Dos Santos presi sevmeyen bir oyuncu. Kazım savunma nedir bilmiyor. Bu takımla bu hayal gereksiz. Takımını şöyle kurarsan lafım yok. Volkan, geri dortlu; Gokhan, Lugano, Bilica, Dos Santos. Orta dörtlü; Mehmet Topuz, Emre, Baroni, Wederson(Tuncay). İleri ikiliye de Alex ve Guiza'yı koy. Ha o zaman tamam. Ama başka türlü en iyisini hedefleyen Fenerbahçe'de Alex fazlalık. Kaldı ki iyi takımlarla oynanan maçlarda Alex iyi markaj altında kayboluyor.
Özer konusunda da bir şeyler söylemek istiyorum. Umarım korktuğum başıma gelmez ama bir Kemal Aslan vakası daha yaşanabilir.
Diğer maçlarla ilgili de bilahare bir şeyler söyleyeceğim.
Denizlispor önünde Fenerbahçe geçen sene oynadığı futboldan pek farklı oynamamıştı. Denizli'nin de lige daha hazır olmamasından dolayı rahatça 3 puana uzandı. Tabii erken gelen golün de rehavete soktuğundan bahsedebiliriz. Bu hafta ise Fenerbahçe, gerçekten maça çok istekli başladı. Bunun en büyük sebebi Daum falan değil, tamam kondisyon açısından büyük artı sağlamış olabilir ama hepimiz dostuz şimdi kandırmayalım birbirimizi. Gerçek sebep oyuncu fazlalığı. Geçen sene Roberto Carlos'un yerine kim oyuna dahil olabilirdi? Wederson da sakattı büyük bir bölümde, hiç kimse peki ya bu sezon; Wederson da oynayabilir o bölgede Uğur Boral'da, Dos Santos da. Aynı şekilde Sol açıkta da 3 tane seçenek var. Selçuk'u düşünelim, geçen sene Deniz, Maldonado, Josico vardı. Bu sene Baroni, Mehmet Topuz, Özer Hurmacı. Transferleri siz de biliyorsunuz. Her mevkide bu durum varken Fenerbahçe futbolcularının maçı boşlaması gibi bir durumdan söz edilemez. Yalnız Galatasaray'da Fenerbahçe'de de doğacak bir sorun var. Bu kadar yıldız oyuncuyu nasıl tasnif edeceksin. Hadi Reijkard rotasyonu seven bir hoca ya Daum gibi 15 oyuncuyla sezonu kapamayı seven bir hocan varsa ne olacak? Artık Daum'un elinde çok koz var. İstediği gibi takımı oluşturabilir. Benim ideal 11'im de her zaman söylerim Alex'e yer yoktur. Savunma yapmayan bir futbolcunun takımda yer almaması gerekir. Ha ne olur 4-4-2 oynarsın Alex'i forvete koyarsın devam edersin, e ne gerek var. Koy Mehmet Topuz'u yine aynı oyununu oyna ve 10 kişi savunma da yap. Ya da takımın 2000'inin Galatasaray'ı olacak, tek futbolcu haricinde koşmayan futbolcun olmayacak. O zaman tamam. Ama böyle bir durum da yok. Selçuk daha çakılı oynuyor. Dos Santos presi sevmeyen bir oyuncu. Kazım savunma nedir bilmiyor. Bu takımla bu hayal gereksiz. Takımını şöyle kurarsan lafım yok. Volkan, geri dortlu; Gokhan, Lugano, Bilica, Dos Santos. Orta dörtlü; Mehmet Topuz, Emre, Baroni, Wederson(Tuncay). İleri ikiliye de Alex ve Guiza'yı koy. Ha o zaman tamam. Ama başka türlü en iyisini hedefleyen Fenerbahçe'de Alex fazlalık. Kaldı ki iyi takımlarla oynanan maçlarda Alex iyi markaj altında kayboluyor.
Özer konusunda da bir şeyler söylemek istiyorum. Umarım korktuğum başıma gelmez ama bir Kemal Aslan vakası daha yaşanabilir.
Diğer maçlarla ilgili de bilahare bir şeyler söyleyeceğim.
Pazar, Ağustos 16, 2009
[Maç Öncesi] 16.08.2009 Fenerbahçe- Sivasspor
Sivas'ın kazanma ya da berabere kalma şansı yüzde kaç olabilir diye sorsalar. Yüzde 5 bile fazla derim. Sivas geçen sene lig'de iyi sıyrıldı. Tüm takımların bacakları birbirine dolanıp kendi kendilerine yere düşerken sivas yürüye yürüye onları geçmiş oldu. O kadar rezil bir lig yaşadık ki geçen sene düşünün pas fikriyatı 30-70 metre entervalinde olan bir takım 2. oldu bu ligde. Bu sene böyle bir şeyin yaşanmayacağı ilk iki hafta maçlarıyla belli oldu gibi. Galatasaray'ın defans bloğu dün sadece yedeklerden oluşuyordu. Fenerbahçe ilk 18'den oyuncu kesmek zorunda ve bu oyunculardan biri belki de 10 milyona mal olan Mehmet Topuz. böyle bir durumdayken bir anadolu takımının aradan sıyrılıp ilk 2'ye hatta 4'e oturması çok zor.
15.08.2009 Trabzonspor- Diyarbakırspor
Trabzon kendi sahasında 2- 1'lik bir skorla Diyarbakır'a boyun eğdi. Maçı izleyenler görmüştür, bu maç 10 kere oynansa Diyarbakır en fazla bir galibiyet alabilirdi. Tüm maç boyunca belki de Diyarbakır'ın kalenin önüne 4 kere gelebilmiş olması ve 2'sini gole çevirmesi tamamen Trabzon'un defans bölgesindeki zaafiyetinden kaynaklanıyor. İkincisi Trabzon çok güzel top yapıyor, ayağa oynayan bir takım. Trabzon bir de sürekli kanatlardan yapılan ortalarla gol arıyor. Neden sürekli kanatlardan yapılan ortalarla gol bulmaya çalıştıklarına anlam veremiyorum diyemiyorum çünkü forvet hattında da Umut Bulut çok yetersiz kalıyor. Peki Umut Bulut'un çok yetersiz kaldığı ortadayken ve Trabzon'un orta saha bloğu belki de Türkiye'nin en iyi orta saha oyuncularını barındırıyorken neden hala orta saha'ya takviye aranıyor da forvet ve defans'a takviye yapılmıyor, işte buna anlam veremiyorum. Umarım Umut forma girer ve defans bloğu da kendine gelir çünkü Trabzon oluşturduğu kadrosuyla özellikle orta alan'da topu kaptırmayan, ayağa oynayan ve göze çok hoş gelen bir futbol oynuyor.
Açıkçası Trabzon'un bu hali Galatasaray'ın 2000'deki halini hatırlatıyor bana ama Galatasaray'ın defansında Ümit Davala, Bülent Uygun, Popescu, Hakan Ünsal varken ve Forvet'te de Hakan Şükür(ki kariyerinin zirvesindeydi) varken Trabzon'da Serkan, Song, Egemen, Cale forvette ise Umut Bulut oynuyor. Çok yazık Trabzon treni kaçırıyor, hem de böyle bir orta saha bloğuna sahipken. İyi bir santrafor ve bir de defans'ın göbeğine alınacak futbolcuyla Trabzon bu sene hem ligde hem Avrupa'da çok iş yapar. Ama bu konsepte kişisel hatalarla yenilgiler ya da yenilen goller kaçınılmaz olacak. Sadri Şener'in bu takım için çok büyük fedakarlıklar yaptığını kimse yadsıyamaz ama tam da en iyisini oluşturmak istiyorlarsa iyi bir forvet ve Song'un yerine iyi bir defans almaları gerekiyor. Görünen köy kılavuz istemez.
Futbol Ligleri ve Yayıncı Kuruluşları
Geçen sene hepimiz NTVspor ekranlarından ayrılamıyorduk. Benim gibi TV'nin ilk kanalını NTVspor olarak ayarlayan çok insan olduğuna eminim. Bunun en büyük sebebi İtalya, İspanya, Arjantin liglerini vermesi değil kaliteli yayıncılık nasıl olabilir, bize fazlasıyla fikir verdiği içindi. E tabii birbirinden güzel İspanya maçları'nı bize izletmesi de ayrı bir keyif olmuştu. Şimdi İtalya Ligi Fox TV'ye geçti her ne kadar Kaka, Ibrahimovic, Aquiliani ve Gokhan İnler'i de sayalım kaybetse de Lig değeri olarak İspanya Ligi'nden çok da aşağı kalır değil. Kaldı ki İspanya Ligi'nde şampiyonu tahmin etme şansı %50 iken İtalya liginde bir tahminde bulunmak çok zor. Bu lig'de İnter ön plana çıkarken İbrahimoviç ve Maxwell'i İspanya'ya yolcu ederken kadrolarına Genoa'dan Diego Milito ve Motta, Bayer Münih'ten Lucio ve tabii en önemli transferleri Barcelona'dan Samuel Eto'yla kadrosunu zenginleştirdi. Açıkçası İbrahimoviç'in bu takımdan ayrılması beni çok mutlu etti. Takımda tek olması hem Inter'in takım oyunu oynamasını engelliyordu hem de göze hoş gelmeyen futbola sebep oluyordu. Bu transfer hem Inter için hem de Ibrahimoviç için çok isabet oldu. Ne Ibrahimovic Barselona'da Inter'deki gibi oynayabilir ne de Inter Ibrahimovic olmadan gecen seneki futbolunu sergileyebilir. Her neyse konumuz bu değildi. Serie A, Fox TV'de yayınlanacak ama Cumhurbaşkanlığı Kupasında Fox TV'nin spor yayıncılığı için bir ön fikir edinmiş olduk. Maalesef hayatımda hiç bu kadar kötü bir yayıncılık gördüğümü hatırlamıyorum. Kaldı ki kalitesizlik konusunda o kadar Türk kanalı varken daha da kalitesizini ithal etmemiz de güzel bir espri oldu bize. Umarım Fox TV, bu yayıncılık anlayışını değiştirir ve göze hoş bir Italya Ligi bizi bekliyor olur.
İspanya Ligi, bu sene İngiltere Ligi'nden sonra takip edilecek olan lig. Real Madrid'in ikinci Los Galacticos döneminde ve Barcelona gibi takımı içeren bir ligi NTVSpor'da izleyecek olmak çok keyif verici.
İngiltere ligi Dsmart'ta. Fransa Ligi, Kanal A'da. Bu arada bence bu sezon çok daha çekişmeli bir Fransa Ligi bizi bekliyor. Kanal A'yı da takip etmenizi öneriyorum.
Almanya Ligi TRT1'de ilk hafta bir iki maç izleyerek TRT'yi tecrübe ettim. Gayet güzel.
Rıdvan Dilmen: Ülke çeşitliliği olmaması avantaj
Teknik Direktörlerin farklı ülkelerden futbolcularla çalışması zordur. Bu anlamda, Fenerbahçe’nin kadrosundaki yabancıların biri hariç tamamının Brezilyalı olması avantaj olarak kabul edilebilir.
Uluslardan yola çıkarak bir çıkarım yapmak her zaman doğru olamayabilir. En basitinden geçen sene yaşanan Emre- Deivid, Uğur Boral- Deivid gerginliklerini düşünelim. Bu gerginliklerden çıkabilecek olası bir kutuplaşma zaten kötüye giden takımı tepetaklak edebilirdi. Şükür ki Fenerbahçe’nin Brezilyalıları özellikle Alex ve Roberto Carlos profesyonel olduklarından böyle bir kutuplaşmayı görmedik. Dolayısıyla sadece aynı ulustan olmaları değil, profesyonel olmaları da gerekir futbolcuların. Bu sözü örnekleyebilecek en belirgin takım Fenerbahçe olduğundan Fenerbahçe’den devam edelim. Bu sene Fenerbahçe, Gökhan Gönül haricinde her futbolcunun yerinde kaliteli bir futbolcu bulundurabilecek bir kadro yarattı. Brezilyalı sayısı Wederson’u da sayarsak 8′e yükseldi. Hatırlayalım Zico döneminde Brezilyalıların bir alternatifi yoktu. Fakat şimdi mesela Deivid’in ilk 11 oynayacağı bir maç olmayadabilir. Bunun yanında defans yapamayan ve kondisyonu 90 dakikayı kotaramayan Alex’in de özellikle Avrupa Kupası maçlarında kenarda oturması kuvvetle muhtemel. Ben zaten Roberto Carlos’un performansından memnun değilim. Onun da kenarda oturması gerekir gibime geliyor. Wederson zaten yedek oyuncu, çok büyük ihtimal ile Tuncay bu sezon kiralık olarak Fenerbahçe’ye gelecek, sol açıkta o oynayacak. Edu uzun bir süre olmayacak. Sahada kalan Bilica, Christian, Andre ile sadece 3 Brezilyalı futbolcu olacak. Yeri gelmişken 4-4-1-1 dizilişinden 4-4-2′ye geçecek olan Fenerbahçe’nin oyun şablonu da artık modern futbola ayak uydurabilecek bir yapıya kavuşacak. Hiçbir Avrupa takımında kalmayan 10 numara sendromundan en azından artık Avrupa Liginde başarı elde etmek için Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray’ın kurtulması gerekiyor. Ama hala Beşiktaş 10 numara arayışında, Galatasaray’ın şatafatlı Elano transferi ve Fenerbahçe’nin hala Alex ısrarı sürüyor. Artık Defans yapamayan bir futbolcunun modern futbolda yeri olmadığı bas bas bağrılırken biz kendi takımlarının oynatmadığı futbolcuları alıp bir de bunla övünüyoruz. Her neyse, konumuza geri dönersek Brezilyalıların oynamamaları durumda neler olabileceğini, futbolcuların nasıl bir tutum içinde olabileceklerini daha görme fırsatımız olmadı. Fenerbahçe’nin futbolcularının çok profesyonel olması dolayısıyla bir sorun yaşanmayabilir fakat başka takımlarda bu avantaj olarak görülen durum büyük bir dezavantaja da dönüşebilir.
Uluslardan yola çıkarak bir çıkarım yapmak her zaman doğru olamayabilir. En basitinden geçen sene yaşanan Emre- Deivid, Uğur Boral- Deivid gerginliklerini düşünelim. Bu gerginliklerden çıkabilecek olası bir kutuplaşma zaten kötüye giden takımı tepetaklak edebilirdi. Şükür ki Fenerbahçe’nin Brezilyalıları özellikle Alex ve Roberto Carlos profesyonel olduklarından böyle bir kutuplaşmayı görmedik. Dolayısıyla sadece aynı ulustan olmaları değil, profesyonel olmaları da gerekir futbolcuların. Bu sözü örnekleyebilecek en belirgin takım Fenerbahçe olduğundan Fenerbahçe’den devam edelim. Bu sene Fenerbahçe, Gökhan Gönül haricinde her futbolcunun yerinde kaliteli bir futbolcu bulundurabilecek bir kadro yarattı. Brezilyalı sayısı Wederson’u da sayarsak 8′e yükseldi. Hatırlayalım Zico döneminde Brezilyalıların bir alternatifi yoktu. Fakat şimdi mesela Deivid’in ilk 11 oynayacağı bir maç olmayadabilir. Bunun yanında defans yapamayan ve kondisyonu 90 dakikayı kotaramayan Alex’in de özellikle Avrupa Kupası maçlarında kenarda oturması kuvvetle muhtemel. Ben zaten Roberto Carlos’un performansından memnun değilim. Onun da kenarda oturması gerekir gibime geliyor. Wederson zaten yedek oyuncu, çok büyük ihtimal ile Tuncay bu sezon kiralık olarak Fenerbahçe’ye gelecek, sol açıkta o oynayacak. Edu uzun bir süre olmayacak. Sahada kalan Bilica, Christian, Andre ile sadece 3 Brezilyalı futbolcu olacak. Yeri gelmişken 4-4-1-1 dizilişinden 4-4-2′ye geçecek olan Fenerbahçe’nin oyun şablonu da artık modern futbola ayak uydurabilecek bir yapıya kavuşacak. Hiçbir Avrupa takımında kalmayan 10 numara sendromundan en azından artık Avrupa Liginde başarı elde etmek için Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray’ın kurtulması gerekiyor. Ama hala Beşiktaş 10 numara arayışında, Galatasaray’ın şatafatlı Elano transferi ve Fenerbahçe’nin hala Alex ısrarı sürüyor. Artık Defans yapamayan bir futbolcunun modern futbolda yeri olmadığı bas bas bağrılırken biz kendi takımlarının oynatmadığı futbolcuları alıp bir de bunla övünüyoruz. Her neyse, konumuza geri dönersek Brezilyalıların oynamamaları durumda neler olabileceğini, futbolcuların nasıl bir tutum içinde olabileceklerini daha görme fırsatımız olmadı. Fenerbahçe’nin futbolcularının çok profesyonel olması dolayısıyla bir sorun yaşanmayabilir fakat başka takımlarda bu avantaj olarak görülen durum büyük bir dezavantaja da dönüşebilir.
Sergen Yalçın: Beşiktaş’ın kanat bekleri yetersiz
Biraz nostalji yapalım. Genç futbolcu denince aklıma nedense hep Emre Belözoğlu gelir. Fatih Terim bu futbolcuyu bence Türk Futboluna Galatasaray- Dortmud maçıyla kazandırdı. O maçta sakat ya da cezalı olan George Hagi oynayamadığından Fatih Terim ya 16 ya da 17 yaşında olan Emre’ye güvendiğini ve bu maçta Hagi’nin yerini dolduracağına inandığını söylemişti. Emre o maç iyi başlamamıştı ve iyi oynayamadı da. Hatta yanlış hatırlamıyorsam 60′lı dakikalar’da oyundan çıkmıştı. Belki o maçı Galatasaray kaybetti ama UEFA kupasına uzanabilmesindeki en büyük faktörlerden biri olan Emre’yi Türk futbolu kazanmış oldu. Neyse, şimdi Beşiktaş’a, Beşiktaş’ın bek problemine ve Kamuoyunun tahammülsüzlüğüne dönelim. Beşkitaş geçen sene şampiyon oldu fakat kimse Beşiktaş’ın iyi bir takım olduğunu savunamaz. Hele ki Sivas gibi pas fikriyatı sadece 30- 70 metre entervalinde olan bir takımın ligi ikinci sırada bitirdiği bir ligde şampiyon olmak kesinlikle başarı için bir kıstas olamaz. Bu sene kadrosuyla pek oynamayan Beşiktaş’ı Avrupa sahnesinde göreceğiz, umarım başarılı olur diyeceğim ama tam da işte bu optimizm bizim ligimizi kalitelesizleştiren. Her şey çok kötü gidiyor fakat kimse farkında değil. Aynı futbolcunun siyahına 7 milyon avro veren takımlara sahibiz. Ne paralar dökülüyor yabancı oyunculara. Hadi bir muhasebe yapalım. Çok basit, hemen ntvspor’un doğru transfer sayfasına gidelim. Üç büyüklere gelenlere ve gidenlere bakalım. Fenerbahçe ortalama -23.000.000 avro, Beşiktaş -13.000.000, Galatasaray da -15.000.000 avro civarındadır. Futbolcu ihracatı sıfırken, ithalata bu kadar para vermek tam da yıllardır Türkiye’nin gündemini oluşturan ithalat- ihracat fazlası sorununun aynısı. Peki bunun sebepleri nedir? Birincisi Türk futbolcuların haklı olarak Avrupa hevesi, ikincisi yöneticilerin tecrübesizlikleriydi ama artık tecrübelendi sayıyorum başkanlarımızı. Aziz Yıldırım’ın Gökhan Gönül’ün 2014′e kadar sözleşmesini uzatması keza Arda’nın maaşının artması bu durum için örnek gösterilebilir. Bu uzun mu uzun girizgahtan ve aynı zamanda İsmail Köybaşı için söyleyeceklerimin Türk futbolundan yansımasından sonra diyorum ki bu gençlere tahammül bizim için bir zaruret. Artık Futbol bir Endüstri. Amiyane tabirle klüpler Tacir, futbolcular ürün. Ürününü ne kadar iyi yetiştirip pazarlarsan o kadar başarılı olursun. Tahammülsüzlük başarının önündeki en büyük engel. Kaldı ki İsmail, Fenerbahçe maçındaki istekli görüntüsüyle gelecek vaadeden bir futbolcu profili çizdi. İlerleyen günlerde çok daha iyi durumda olacak. Rıdvan’dan da çok ümitliyim. Erhan konusunda pek bir şey diyemiyorum. Şimdiye kadar izlediğim maçlarda nedense zihnimde söyleyebileceğim cümleler oluşmadı.
13.08.2009 Fenerbahçe - Çaykur Rizespor
Çaykur Rizespor'un yeni stadı açılışı sebebiyle iki takım karşı karşıya geldi. Seyir zevki olan bir maç olmasının yanında Rize'nin çok diri gözükmesi Bank Asya Ligi'nin de ne kadar çekişmeli geçeceğinin kanıtı niteliğindeydi. Fenerbahçe sahaya 4-4-1-1 görünüşlü 4-6 gibi bir dizilişle çıkarken yıldızlarından yoksundu. Mert Günok, Deniz Barış, Bilica, Bekir, Wederson, Ali Bilgin, Christian, Mehmet Topuz, Selçuk, Deivid, Uğur Boral kadrosuyla sahaya çıktı. Herkesin merak ettiği Mehmet Topuz, göze hoş gelen bir futbol ortaya koydu. Özellikle Gol vuruşu akıl doluydu. Kaptan olarak sahaya çıkması yüksek ihtimalle sene başında yaşanan olayları Topuz'a unutturabilmek içindi. Sen bizim için çok önemli bir futbolcusun demenin diğer yolu. Bu maçı izlerken aklımdan geçen fener şablonuna bir adım daha yaklaştım. Zaten her zaman 10 numara karşıtı biri olarak şablonumda Alex'e 4-4-2'nin ortadaki 4'lüsünde yer veremiyorum. Türkiye liginde ileri ikiliden biri olabilir ama kesinlikle önemli Avrupa Ligi maçlarında ve özellikle deplasmanlarda Alex'e yer veremiyorum. Total futbol oynamak isteyen takımlarda artık defans yapmayan adamı tutmak çok büyük bir külfet. Alex de bu tanıma uyan bir futbolcu. Aslında Alex mğthiş bir yedek oyuncu oyunun kilitlendiği anlarda sahaya sürülmesi gereken bir futbolcu. O yüzden Alex'in satılması taraftarı da değilim. Zaten kim alır ki? Hakkında o kadar methiyeler düzdüğümüz futbolcuya tek bir teklif bile gelmedi. Neyse Şablonumuzu dolduralım. Volkan, Gökhan, Bilica, Önder(Lugano), Carlos (Tuncay'ın dönmesi durumunda Andre Dos santos) , Mehmet Topuz, Christian, Emre, Andre Dos Santos( Tuncay'ın dönmesi durumda Tuncay), Semih, Guiza. Tipik bir 4-4-2. Artık Alex'in yaptığını yapabilecek 4 futbolcu var. Hepsi de defansif olarak da ayakta kalabilen futbolcular. Kaldı ki Semih, Guiza da çalışan pres'de bulunan oyuncular.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)